Uykuya dalmadan önce düşüncelere daldı. Tam bir hafta olmuştu. Bir haftadır, yağmalanmış marketlerden arta kalan saçma sapan hazır gıdalarla besleniyordu. Bir haftadır yıkanmamıştı. Bir haftadır uyuduğu yer, yıkılmış bir evin sağlam kalan üç duvarının arasında bir yer yatağıydı. Kendisine ait kalan son iki şeyden birisi kıyafetleriydi, diğeriyse aklı. Ve bir haftadır aklını kaçırmadıysa, bir daha asla aklını kaçırmayacağını düşünerek bölük pörçük uykularından birisine daha daldı.
Son yedi gündür olduğu gibi yirmi iki mayıs günü de güneş onu sabahın erken saatlerinde, gözkapaklarının ince zarını geçerek rahatsız etti ve uyanmasını sağladı. Gözlerini açınca “pazar olması lazım bugünün” diye geçirdi aklından. Sevdiği ve tanıdığı hiç kimseden haber alamamıştı yedi gündür. Tek çocuk olduğu için kardeşi yoktu ve annesiyle babasını dört yıl önceki bir trafik kazasından kaybetmişti. Ardından gelen depresyon sürecinde de evliliği bitmişti. Yeni sevgilisi ve iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az arkadaşı kendine yetiyordu. Fakat hala hiçbirisinden haber alamamış olması yüzünden içi içini yiyordu.
İlk darbe on üç mayıs gecesi geç saatte gelmişti. Gece saat 01.00 civarı, yalnız başına müzik dinlediği bardan yürüyerek evine dönerken alkolden dolayı dünyasının sallandığını düşünmüştü ayakları yerden bir anlığına kesildiğinde. Fakat yer kabuğundan gelen şiddetli gürültü ile hayatında hiç olmadığı kadar ayıldı. Az miktardaki biyoloji bilgisiyle bunun adrenalinin eseri olduğunu düşünmüştü daha sonra o anı tekrar aklından geçirdiği zaman. Yer kabuğunun gürültüsü ile beraber sarsıntı ve çatırtılar da şiddetini artırdı. Tüm iletişim kanallarının kesilmesi yüzünden yedi gündür depremin şiddetiyle ilgili net bir duyum almamıştı. Fakat ortalıkta dolanan söylentilere göre dokuz civarıydı şiddeti.
Sarsıntı yaklaşık bir dakika civarı sürmüştü. Kendisi tam o sırada Harbiye otobüs durağının yanından geçiyordu ve sarsıntıyı hissetmesiyle beraber durağın metal dikmesine tutunup durarak yerkabuğunun dalgalanmasını izlemişti. Her bir dalgayla ayakları yerden kesiliyor, ayakları kaldırım taşlarına dokunduğunda iki saniye geçmeden gelen bir dalgayla tekrar havalanıyordu. İstanbul’un kötü yapılaşması ve Büyük İstanbul Depremi ile ilgili çocukluğundan beri dinlediği uyarılara rağmen hiçbir hükümetin bu konuya özen göstermemiş olmasının sonuçlarını birkaç saniye sonra göreceğini düşünmüştü. O panik anında nasıl olup da bunu düşündüğüne kendisi de şaşırmıştı ama bu şaşkınlık yıkıldığını gördüğü ilk binayla beraber yerini korkuya bırakmıştı. Biliyordu ki bu yıkımlar birkaç saniye içerisinde zincirleme reaksiyona dönüşecek ve tehlikeli bir hal alacaktı. Yaşadığı şehirle ilgili, her ne kadar acımasız da olsa, yıkılıp baştan inşa edilmesi gerektiğini düşünüyordu zaten. Ama gerçekten de bunu yaşayacağını hiç aklına getirmemişti.
Devam edecek…
2 yorum:
Karakter ilgi çekici,bakalım neler olacak devamında ?
bu sefer karakter bildiğimiz insan... yazık ona :)
Yorum Gönder