31 May 2011

İkibinyirmiiki (İkinci Bölüm)

Yirmi iki mayıs sabahı, kız uyandı ve ayaklarına kelepçeler takılmış hissi yaratan korkularından arınarak Avrupa yakasına geçmeye karar verdi. Bu zor olacaktı. İki gün önce bu kararı almasına rağmen sığındığı yıkıntıdan çıkmamıştı. Erenköy’de müstakil bir betonarme binanın kalıntıları arasında, çevresinde yeni tanıştığı bir kazazede grubuyla beraber yaşıyordu bir haftadır. On dört yaşında, bacağı kırık bir çocukla ilgilenmişti ilk günlerde fakat çocuğun ablası ortaya çıkınca, gözleri dolduran kucaklaşma seansından sonra bakım işini ablaya devretmişti.
Uyandıktan ve erzakından küçük bir parça kek yedikten sonra grup arkadaşlarının itirazlarına rağmen yola çıktı. Sokağın karşı tarafındaki yıkıntıların arasında bulduğu küçük bir sırt çantasına yolda ihtiyacı olabilecek eşyaları koyarak yürümeye başladı. Birkaç parça yiyecek, dört küçük pet şişe su, yedek bir çift ayakkabı ve bir adet keten pantolon. Pantolonu ihtiyaçtan çok, kendisine ait olan tek eşya olmasından dolayı yanında taşıyordu.
Eskiden beri Minibüs Caddesi olarak bilinen ve minibüsler trafikten kaldırıldıktan sonra bile aynı isimle anılan yoldan yürümeye başladı. Binaların hemen hepsi tamamen yıkılmıştı, ayakta kalanların ise duvarları kısmi olarak çökmüş, bir zamanlar içinde yaşayan insanların anılarını gözler önüne seriyordu. Koltuk takımları, vitrinler, duvarlarda asılı Arapça yazılar… Kız bunlara bakmamaya çalışıyordu, çünkü her baktığı evle kendi anıları da sondaj yapılmış bir kuyudan petrol fışkırıyormuşçasına, beyninin derinliklerinden fışkırıyordu.
Yürüyeceği güzergahı kafasında belirlemişti. Bu şehirde geçirdiği dört yıla rağmen sokaklar ve yollar hakkında pek bir fikri yoktu. ‘Daha dikkatli olmalıydım’ diye geçirdi içinden ama buna hayıflanacak lüksü yoktu. Caddeden yürüyerek Yeni Sahra’ya dönecek ve oradan da köprü yoluna çıkması gerekecekti. Geçirdiği bu bir hafta içerisinde o taraftan gelen kimseyle karşılaşmamıştı ve Boğaziçi Köprüsü’nün hasar gördüğünü düşünüyordu. Fakat yine de şansını denemek zorundaydı.
Yolda yürürken bu bir hafta içinde hiçbir arama kurtarma ekibiyle karşılaşmamış olduklarının da daha yeni yeni idrakine varıyordu. Şimdiye kadar hükümetin tüm yardım birimlerini sevk etmiş olması gerekiyordu. Kara yolları kapalı olsa bile helikopterler olması gerektiğini düşünerek yol boyunca gökyüzünü de kontrol etti fakat bir helikopteri ne gördü ne de sesini işitti.

Devem edecek…

Hiç yorum yok: