14 May 2011

İki Ada (Beşinci Bölüm)

Keşif grubu, birbirlerine hikâye anlatarak dikkatlerinin dağılmasına izin vermeyecek kadar deneyimli adamlardan oluşuyordu. İlk şaşkınlık anını atlattıktan sonra o ana kadar olduklarından daha dikkatli bir şekilde ağaçlık alanda daha derinlere ilerlediler. Druid önde, sadece kendisinin görebildiği bir patikadan gidiyormuş gibi kendinden emin adımlarla ilerliyordu. Güneş gökyüzünde tam tepeye geldiği zaman, yürüdükleri patika hissedilir derecede yükselmeye başlamıştı. Gemiyle adamın çevresinde dolanırken böyle bir yükselti ve tepe olduğu anlaşılmıyordu. Fakat sık ağaçlardan göremeseler de adanın bu parçasının küçük bir tepeden fazlası olduğu anlaşılıyordu.
Tepenin doruk noktasına vardıklarında tüm yorgunluklarını unutturan ve şaşkınlıktan gözlerinin büyümesine sebep olan bir manzarayla karşılaştılar. Karşılaştıkları şey insanüstü denilebilecek bir yapıydı. Aslında buna tam anlamıyla bir yapı da denilemezdi. Büyük bir yanardağ kraterine benziyordu. Yerin derinliklerine kadar inen fakat sonu görünmeyen büyük bir çukur gibiydi.
Bunun doğal bir yapılaşma olmadığının kanıtları da vardı. Çukurun çerçeve duvarları asırlardır en mükemmel taş işçileri olan cüce ırkını bile kıskandıracak kadar prüzsüz ve kusursuzdu. Tek bir insanın yürüyeceği genişlikte duvarın oyulmasıyla oluşturulmuş merdivenlerde, yirmi basamakta bir duvarın bir parçası olarak oyulmuş heykeller bulunuyordu. Yaklaşık üç metre olan heykellerin hepsi insanımsı olmasına rağmen bazıları sırtında topladığı kanatlarla, bazıları tüylü keçi toynakları ve boynuzlarla ve buna benzer detaylarla tasvir edilmişti. Heykellerin içinde bulundukları oyuklarının çerçevelerini karmaşık rünler süslüyordu. Bu rünler ayrıca merdivenin basamağı hizasında diğer çerçevelerle de birleşiyordu. Dikkatsiz veya bilgisiz birisi için bunlar sadece estetik motifler olabilirdi. Fakat yeryüzünde bilinen en güçlü büyü olan rün büyüsünü kullanan büyücü bile detaylı bir çalışma yapmadan bir tek rünü bile anlayamayacağını fark etmişti. Çukurun içine duvar boyunca dönerek inen merdiven, bir süre sonra çukurun dipsiz karanlığında gözden kayboluyordu.
Keşif grubunun en genç elemanı olan, henüz dünya üzerinde sadece on dokuz yıl geçirmiş olan denizci karanlığa fırlatıp derinliği anlamak için elinde bir taş aldı ama mavi saçlı adam daha kolunu hareket ettiremeden onu engelledi ve ekledi “Çocuk gibi davranma lütfen”. Kendisine bakan mavi gözlerden çekinen genç denizci istemsizce bir adım geriledi ve kekeleyerek özür diledi.
“Ne dersin Mavi? Yürüyerek hep beraber mi yoksa dördümüz hızlıca mı inelim?” diye sordu büyücü. Sesinde korkudan veya tedirginlikten eser yoktu.
Mavi saçlı adam gülümsedi bu sorunun ardından. “Seraphin bizi aşağıda bekliyor büyücü. Ben dördümüzün inmesinden taraftarım, böylece yarın sabaha kadar dönmezsek onlar da geri dönüp hayatlarına kaldıkları yerden devam edebilirler.” Bu cümlenin sonunda kaptanın itirazlarına rağmen dörtlü hazırlıklarına başladı.

Devam edecek...

Hiç yorum yok: