Yaşadığım hayat iyi kötü beni ben yaptı. Bazen nerede ne yaşadığımı bilmiyorum, daha doğrusu hatırlamıyorum. Dolayısıyla karakterimin bazı köşeleri benden bağımsız gelişmiş gibi geliyor. Garip. Ama bazı anlar var ki, ruhumu bir kademe daha olgunlaştırdıklarını biliyorum. Ve kulağa çok saçma gelseler de asla unutamıyorum.
Orta birinci sınıftaydım. Okulun ilk haftası. Bi halt varmış gibi o yaştaki çocuklara kravat takılmasına şu an anlam veremesem de o zaman hoşuma gitmişti. Kendimi büyük adamlar gibi sanıyordum. Yürüyüşüm değişmişti, daha ağırbaşlı, dik ve enerjik yürüyordum. İlk haftanın son günü okuldan çıktığımızda yanımda ortaokulda ilk samimi olduğum arkadaşımla yürüyorduk. Filmlerden bahsediyorduk. O yaşta ne vardı peki: Rambo. O ağırbaşlı hava birden kravatın kafalara takılmasıyla son buldu. Enerji ise baki.
Kafamda sarılı kırmızı kravatımla çözülen ayakkabımı bağlamak için çömeldim. Yanımızdan lise son olduğunu düşündüğüm iki abi geçiyordu. Kravatları lacivertti. Boyunlarında takılı duruyordu. Sanırım onlar Rambo sevmiyordu. Yanımızdan geçerken konuşmalarını duydum.
Abi 1:”Şunlara baksana ne kadar komik görünüyorlar.”
Abi 2:”Çocuk olum onlar daha.”
Bu basit ama dopdoğru iki cümle beni o kadar etkiledi ki, hemen kravatı çıkarıp tekrar boynuma bağladım. Büyüdüğümü sanmıştım. Ama ben henüz bir çocuktum. Bunun farkına varmak beni çocukluktan çıkaran ilk adım olmuştu. Düşününce tam bir kaos. Sanki birileri benden olgun olmamı bekliyordu. Ama o birileri kimdi bilemedim hiç. O kravat bir daha hiç boynumdan çıkmadı lise son sınıfın son gününe kadar. Rengi değişti, lacivert oldu ama yeri değişmedi. Eve dönerken bile katlayıp cebime koymadım. Olması gereken yerde olmalıydı.
---
Yalan söylemek konusunda her zaman iyi değildim. Sonradan çok geliştirdim kendimi. O kadar geliştirdim ki bazen ben bile anlamıyorum. Ama sevdiğim insanlara yalan söylememem gerektiğini, bunun sonucunda çok üzüldüklerini ve dolayısıyla benim de kendimden nefret etmeme sebep olduğunu anladığım bir gün olmuştu.
Hayatımın hiçbir döneminde dersleri süper olan bir öğrenci değildim. Matematiğe bayılırdım, edebiyat severdim, geri kalanı beni pek kesmezdi. Ha bir de İngilizce. Bu sebeple teşekkür almaktan öteye geçemezdim. Ama hiç de zayıfım olmazdı. Neyse…
Lise birinci sınıfta hayatımda ilk kez fizik dersi sınavından zayıf not aldım. Kendimi birçok açıdan kötü hissettim. Öncelikle aptal hissettim kendimi. Sınıfın yarısından fazlasının 30un altında alması beni teselli etmedi. Kesinlikle okuyamayacağımı, bir meslek sahibi olamayacağımı düşünmeye başladım sınav sonucu açıklandıktan 4 saniye sonra. Ve eve gidip aileme yalan söyledim. 45 olmuştu notum birden bire. İkinci sınavda daha iyiydim. 30 almıştım. Eve gidip 55 dedim. İçten içe aileme yalan söylememin beni ezen baskısı altında babamı veli toplantısına gönderdim. Gerçekleri öğrenmeliydi. Sevgili okur bana aptal deme lütfen. Bu tamamen dürüst olma isteği aslında. Yanlış bir yoldu biliyorum ama yine de sen bana aptal deme tamam mı?
Babam eve döndüğünde öğleden sonraydı. Ben uyuma numarası yapıyordum. Ben hayatım boyunca sıradan bir günün öğleden sonrası uyuyamam. O gün de uyumadan kaçınılmaz olanı ertelemeye çalışmıştım sadece. Babam geldi. Mutfakta annemle konuştuklarını duydum. Gerçekleri anlatıyordu. Babamdan duyunca o gerçekler tekrar acı verdi. Kalktım. Yüzümü yıkadım. Hoş geldin baba dedim.
Sonucu tahmin edersiniz. Ebeveynlerim sinirlenmiş ve büyük hayal kırıklığına uğramıştı. Hem aldığım sonuçtan dolayı hem de yalanımdan dolayı. Ama daha çok yalandı onları üzen biliyorum. Beni dağıtan ise babamın sinirinin sözcüklere dökülmüş şekliydi.
“Okumak istemiyorsan seni bi tamirciye falan verelim en azından iş öğren”.
Sınav sonucunu duyduktan 4 saniye sonra düşündüklerimle örtüşen ve beni yıkan benzer cümleler. Keşke tokat atsaydı diye geçirdim içimden, dövseydi…
Sevdiğim kimseyi üzmeden yaşamam gerektiğini öğrendim o zaman. Bazen olmuyor bu tabi, kimse kusursuz değil. Ama en azından dürüst oldum sonrasında. Gerçekleri çarpıttığım oluyor, küçük yalanlar da. Ama benden utanacakları hiçbişey yapmadım asla.
Not: Fizikten zayıf geldi o dönem, ikinci dönem toparladım kendimi. Üniversiteyi kazandım ilk senemde. Saygıdeğer bi mesleğim de var. Eğer tamirci konusu geçmeseydi kapasitemi bu kadar zorlamazdım asla. Saçlarımla oynamasına ilk izin verdiğim insan olan babama çok teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder