Büyücü amacına ulaşmak üzereydi. Geminin pruvasından bakarken aradığı adayı görebiliyordu yoğun olmayan sislerin arasından. Yanında uzun zamandır yoldaşı olan druid, Tar’da kendilerine katılan yarı peri ve mavi saçlı adam vardı.
Tar’dan yola çıktıklarından beri aylar geçmişti. Kiraladıkları Denizin Gözü isimli geminin kaptanı ve mürettebatıyla artık oldukça samimi olmuşlardı. Atlattıkları o kadar tehlikeden sonra güvenle ve dostlukla gelen bir samimiyetti bu. Gemi, ismini karmaşık bir gemici düğümünden almıştı. Orta yaşına rağmen tam bir deniz kurdu olan Kaptan vermişti gemiye ismini. Birkaç yıl önce kumarda başka bir kaptandan kazandığı gemi üzerinde aylarca uğraşmış ve Mercan Denizleri’nin en hızlı ve manevra kabiliyeti en yüksek gemisi haline getirmişti. Kaptan dörtlü gruptan ayrı olarak geminin arka tarafında dümen kısmında duruyor. Olası tehlikelere karşı mürettebatından gelecek raporları bekliyordu. Fakat beklenenin aksine adanın gözetlenebilir çevresinde hiçbir gemi bulunmuyordu.
Pruvadaki dört kişi, yüzlerindeki ifadeler farklı olsa da aynı şeyi düşünüyordu: Tanrıların Adası. Mercan Denizleri’nden çok uzaktaydılar artık ve bulundukları yer dünyadaki tüm haritaların sınırlarının dışındaydı. Tanrıların Adası. Mavi saçlı adam sert yüz ifadesiyle dikkatlice adaya bakıyor ve sanki diğerlerinin göremediği şeyler görüyormuş gibi ana dilinde söyleniyordu. Neler söylediğine dair yarı peri hariç kimsenin bir fikri yoktu. Yarı perinin ise o konuştukça yüz ifadesi değişiyordu. Ama giderek daha çok heyecanlandığı belli oluyordu gözlerindeki ışıltıdan. Yerinde duramayan bir çocuk gibi havaya sıçradı sonunda ve mavi saçlı adamın boynuna sarıldı. “Bulduk...” diye haykırdı. Denize atlayıp Denizin Gözü’nden daha önce varmaya çalışacakmış gibi bir hali vardı. Druidin yüzünde ise sanki adayla iletişime geçmeye çalışıyormuş gibi bir çabanın izleri vardı. Büyücü ise her zamanki gibiydi. Sakin, hafif bir gülümsemeyle ellerini arkasında birleştirmiş karşısına bakıyordu ve bir yandan da okuya okuya ezberlediği eski hikayeler birer birer aklından geçiyordu.
Eski hikâyeler dünyayı yaratan tanrılardan bahsederlerdi. Hayatı, tüm türleri ve ırkları, bitkileri, büyüyü dünyaya getiren tanrılar. Şu anda hiçbir şekilde kendilerini göstermeyen, sadece tapınılan ve yeminlerde adı geçen iyi ve kötü tanrılar. Dört yoldaştan hiçbiri dindar değildi. Zor hayatlarında önemseyecek daha ciddi konular vardı. Büyücü ise kendilerini terk eden tanrıları hiç umursamıyordu. Ama bu konu onun için bir gizemdi ve hayatının son yıllarını onları bulmaya adamıştı.
Tüm hikâyeler tanrıların uzak adalarda olduğundan bahsederdi. Dünyevi işlerini bitirdikten sonra dünyanın gidişatını izledikleri ve rahatsız edilmek istemedikleri adalar olduğu anlatılırdı. Çocukluğundan beri anlatılan bu hikâyelerde büyü gücünün de tanrılar tarafından yaşayanlara bahşedildiği gibi, büyünün onların yeryüzünde yaşadıkları dönemin enerjisi olduğundan bahsedenler de vardı. Büyücü hem kendi iç huzuru, hem de gücünün kaynağını öğrenmek için bu adaları arama işine girişmişti. Kendi heyecanını paylaşan druid ve sırf macera arayışıyla ekibe katılan yarı peri ve mavi saçlı adam da büyücünün içini rahatlatıyordu.
Devam edecek…
2 yorum:
2.bölüm ne zaman yayınlanacak acaba?
bir terslik olmazsa iki günlük periyodlarla hikaye devam edecek..
Yorum Gönder