24 May 2011

Kayıp Irk Mangalezler (Son Bölüm)

Mangalezler’in başına ne geldiğini ise tam olarak kimse bilemese de, Kuzey Adana civarında bulunan bir takım yazıtlardan halkın nihai yerleşim yerinin buradan başlayıp güneye kadar uzanan ova olduğu bilinmektedir. Günümüzde kayıp olan yazıtın dilden dile aktarılan şekli ise şöyledir:
“O gün tanrının oğlu yeryüzüne indi. Kebabın oğlu… Efsanelerdeki gibi bizi kurtarmaya gelmişti. Bizim gibi bir insan suretindeydi fakat yaydığı enerjiden ve tüm formunu saran dolunay parlaklığındaki haleden kim olduğunu anlamıştık. Adanus isimli yüce efendi, başımıza gelecek felaketten bizi kurtarmak için geldiğini, yıllarca babası Kebap’a verdiğimiz özenli hizmet sayesinde ödüllendirildiğimizi açıkladı kısaca. Biz özgür bir halktık ve bu yüzden bize seçme şansı verilecekti. Önce hepimiz kutsal diyarlara götürülecektik ve orada her şeyin doğduğu yerde sonsuzluk mangalı önünde kutsanacaktık. Ve bir göz kırpma süresinde tüm halkımız efsanelerdeki kutsal dağın en tepesinde bulduk kendimizi. Burayı hiç görmüş olmamamıza rağmen nerede olduğumuzu hepimiz biliyorduk. Önümüzde hiç sönmeyen korlarıyla sonsuzluk mangalı yer alıyordu. Hayatımızda hiç görmediğimiz bir parlaklıkla tam önümüzde duran, halkımıza adını ve özgürlüğünü veren gümüş mangaldan gözlerimizi alamıyorduk. Hayallerin çok ötesinde bir deneyimdi bu. Her şeye rağmen dünyaya dönmek isteyecek olanların nasıl olup da bu güzelliği terk edebileceğini düşündüm hayranlığım yatışmaya başlarken.
Derken Adanus diz çöktü ve gökyüzünden gelen, gözleri kamaştırmayan yumuşak bir ışık belirdi. Her ne kadar gözleri rahatsız etmese de yakmasa da o ışığa bakabilen bir tek kişi bile olduğunu tahmin etmiyorum. Saygıdan ve mutluluktan biz de dizlerimizin üzerine çöktük. Arada kadınların ve bazı erkeklerin dahi ağlarken çıkardıkları hıçkırık sesini duyabiliyordum. Ve Kebap o sessizliğin içinde hiç ses çıkarmadan zihinlerimize dokundu. Bizlere burada yazmaya izinli olmadığım sırları verdi. İnsanları yıllarca mutlu etmemiz ve dünyanın daha güzel bir yer olmasını sağladığımız için bizi kutsal diyarlara çekmişti. Sonra her birimize iki diyarı da gördükten sonra seçme şansı verildi. Yaşlı ve bilge olanlar sonsuzluk mangalının kudretini gördükten sonra bir daha yaşadıkları eski dünyaya dönmeme kararı aldılar. Zaten artık o dünyaya kendilerinden verecekleri hiçbir şey kalmamıştı. Gençlerin ise bir kısmı, dünyanın acılarına ve savaşlarına katlanmaktansa burada kalmaya karar verirken diğer kısmı hala dünyayı güzelleştirebilecekleri ve yeryüzündeki tek güzellik yemekleri bile kalsa sonuna kadar dayanacakları inancıyla, evlerine dönmeye karar verdiler. Ve ben de bu ilerlemiş yaşıma rağmen bu son grupla beraber yeryüzüne döndüm.
Vedalaşmalar ve gözlerden süzülen hüzünlü olduğu kadar gururlu da olan gözyaşlarının ardından kendimizi bu ovada bulduk. Adanus da bizimle beraber gelmişti. Neden evlerimiz yerine buraya gönderildiğimizi sorduğumuzda, bize dönemin büyük yöneticisi İskender’i ve bizimle ilgili planlarını anlattı ve kendi güvenliğimiz için bu topraklarda yaşamamız gerektiğini söyledi. Korku bizim kanımızda asla barınamazdı ve bizi bulması ihtimaline karşı hazırlıklar yapmamız gerektiği kararını almıştık. Fakat Adanus bizi durdurdu. İskender’i sahte kokularla bizden uzak tutacağının teminatını verdi ve bir kez daha kutsanmışlar olduğumuzu bize hatırlattı. Kebap’ın oğlunun sözlerinden şüphe duyacak değildik ve ben hayatımın kalanını bu şekilde hayatımızı belgelemekle geçirirken, halkımızın gençleri uzmanlık alanlarını taviz vermeden geliştirmek ve insanlığa mutluluk dağıtmak için yılmadan çalışmaya devam ettiler.”
Üzerinde herhangi bir tarih bulunmayan belge Manganezler’den kalan son bilgi parçasıydı ve 1368 yılında gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Geriye sadece söylentiler kaldı.
Mangalezler’i ise bir daha asla gören olmadı. Şu ya da bu şekilde onlarla karşılaştıklarını, yemeklerinin tadına bakıp manevi dünyalarının değiştiğini söyleyen insanlar olsa da gerçekten kimin doğru kimin yalan söylediğini anlamak çok güç. Birçok araştırmacı gidip tüm bölgeyi ve ovaları gezmiş fakat bu halka rastlayamamıştır. Ama şurası kesin ki Anadolu’nun güney kesimlerinde burna girdiği zaman aklınızı karıştıran ve sizi yaşayan bir ölü gibi kendisine çeken bir koku mevcuttur.
İskender’e gelince, kendisi kuzeybatı Anadolu’da gittikçe küçülen ülkesinde hırs ve hüsran içinde yaşamını yitirmiştir. Yine de adı verilen yemek uzun yıllar boyunca varlığını ve efendisinin ismini sürdürmüştür. Fakat konuya vakıf tüm tarihçi ve araştırmacılar tarafından bilinmektedir ki İskender asla Mangalezler’in kutsal yemeğine yaklaşacak bir lezzet olamamış ve olamayacaktır.
KAYIP HALKLARIN TARİHİ DERGİSİ - SAYI 01

2 yorum:

İdrak Yolları İltihabı dedi ki...

çok sürükleyici ve eğlenceliydi,bitmesin dedikçe bitiyor :(

bfspm dedi ki...

sayın yazı işleri sorumlum, yerine hep yenileri gelsin diye bitiyor. asmayın suratınızı siz... :)