5 May 2011

Yağmur

Şehir bulutların gri kasvetinin altında nasıl da çaresizdi...Karanlık havada yağmur damlaları yeryüzüne inip toprakla bütünleştiğinde vücutlarındaki son fosfat bağı da kopuyordu.Rengarenk şemsiyeler atmosferi neşelendiren, tabloyu tamamlayan tek görüntüydü.

Kadın topuklu ayakkabılarını bugün giymemesi gerektiğini düşündü.Arabaya kadar şemsiyesiz nasıl gideceğinin derdindeydi.Koştu;yağmuru yüzünde,ellerinde,saçlarında hissetti.Tam kendisini kurtardığını düşündüğü anda durdu,elindeki anahtara baktı sonra yüzünü gökyüzüne çevirdi.Belli ki gökyüzü de kendisi gibi sıkılgandı.Arabaya binmekten vazgeçti.Yağmurun sesi kulaklarında bir melodi oluşturmuştu artık.Aslında kaçmaya çalışsa da yağmuru çok severdi tıpkı sevip te kaçtığı diğer şeyler gibi...Yağmur şiddetini azaltsa da yağmaya devam ediyordu.Denize çok yakındı.Seri adımlarla şehrin ışıklarından sıyrılıp kıyıya doğru yürüdü.Karşısında griyle mavi arası çalkalanan dalgalar vardı.Dalgaların sesi,yağmurun sesi,toprak kokusu puslu havanın hazin görüntüsü büyülemişti kadını.Cennetteyim dedi kendi kendine.Yeniden gitmek duygusuyla doldu içi.Her sıkıldığında,hayatıyla ilgili çıkmaz yollarda koşturduğunu hissettiği zamanlarda tanımadığı bilmediği yollarda yürümek,yeni şehirler yeni denizler görmek isterdi hep.Kimse neden kaçtığını gittiğini anlamazdı.Malum her şey düzeninde,rahat ve konforluydu...Bu kadının yüreğine çok az insan sığdı; yüreğinin dışı çok kalabalıktı,kuru kalabalık.Hayatı sorguladı.Neydi yaşam iş miydi,aşk mıydı,sevgi miydi sadakat miydi bir sürü sebep geçti aklından.Bilmiyordu hangisinde mutlu olduğunu unutmuştu artık.Boş verdi.Sadece yağmurla mutlu olmayı tercih etti.Artık fazlasıyla ıslanmıştı ve hafif bir ürperti sarmıştı içini,üşüdü.Geldiği yolu koşarak geri döndü.Arabasına binmeden son bir kere daha gökyüzüne baktı,gülümsedi  -bir sonraki buluşmamıza kadar hoşçakal dedi...

Hoşçakal...

Hiç yorum yok: